31 Ekim 2011 Pazartesi

Emzik olayı


Geçen haftadan beri emzik bırakma maceramızı yazmak istiyordum. Anca bugün yapabildim. 

Busecim bebekliğinden beri emziğiyle dolaştı. Çok da yakışıyordu valla. Daha minicikken almak istememişti de bende çeşit çeşit emzik alıp deneyip kendisine en sonunda bir tanesini kabul ettirmiştim.

Tabi yaşı ilerledikçe daha da bağlandı. Uykusu geldiği anda “meme morgöz (pelüş oyuncağımız)” ikilisini nerde olsa ister. Bu ikili benimde, nereye gidersem gideyim yanımdan hiç ayırmadığım ikili olmuştur. Bu yaz artık 3 yaşına geliyor bıraktırayım diye düşünürken, okulun danışmanı hiç baskı yapmamamızı onun yerine, okula başlayınca kendiliğinden bırakacağın vs konuştuk. Bende hiç üzerine düşmedim açıkçası. Bir yandan da işime geliyordu herhalde (şimdi daha iyi anlıyorum ki, işime geliyormuş). Çünkü emziği aldığı anda kendisinin gözleri bayılıyordu ve bilemedin 10 dakika içerisinde uykusuna dalmış oluyordu. Alışveriş merkezlerinde, gezmeklerde  huysuzlandı mı, hemen emziğe başvurdunuz mu, anında kesilir vızıltı vs. Bunun gibi emzik ile ilgili olumlamaları çoğaltmak çok mümkün.

Amaa işte bırakma vakit geldi mi zorlanma zamanı başlıyor. Geçen gün yine okulda toplantısı vardı ve bu konuyu konuştuk, ne zaman nasıl yapalım vs gibilerinden. Bayramdan sonra bıraktırma işine girişelim diye düşündük. Bu arada öğlen okulda uykusunu uyurken emziğini istemediğini de öğretmeninden öğrendim.

Bende dedim ki beklemeyelim o zaman,  hemen başlayayım. İlk iki gün konuşarak, kendisinin bırakmasını istedim. “artık büyüdün vs dedim ama cevabı hep hazırdı, “ben daha küçüğüm”, sonrada elinde emzik mızmız mızlıyordu, en sonunda da emziği takıp rahatlıyordu. 2 gün böyle geçirdik. Dedim ki böyle olmayacak, kestim ucunu emziğin.

İlk ağzına aldı “ aaa bu yırtıkmış dedi” “Aaa annecim dişlerin büyüdüğü için yırtmış emziği onu bebekler için yapıyorlar ya, onarında dişleri yok ya”  

Biraz denedi falan sonra çıkardı ağzından uyudu öyle. Akşam olunca tekrar istedi, hiç sesimi çıkarmadan verdim. Bu sefer biraz sinirlendi ağladı, bu olmuyooooo diye bağırdı ve kenara koymamı istedi. Aldım gözünün görebileceği bir yere kaldırdım. Biraz zorlanarak da olsa uykuya daldı. Sonra bir daha hiç istemedi ama, emziğin yokluğunun verdiği huzursuzluk uykulardan önce sürmeye devam ediyor. Tam 1 hafta oldu şimdilik. Umarım önümüzdeki hafta düzene girmiş oluruz tekrardan. Gece yatmak istemiyor. Eskiden, emzik takıldığı anda kendiliğinden yatağa doğru gidiyordu, şimdi yatmamak için bin bir dalavere. Birde gece arada bir uykusunda ağlar gibi oluyor. Tam emziği can hıraç emdiği zamanlarda.
Hayırlısı artık.

25 Ekim 2011 Salı

yeni bir hayat


Minik kuzucum nelere alışmaya çalışıyor. O küçücük haliyle hayatında bir sürü değişiklik oluyor. Hepsine birden ayak uydurmasını bekliyoruz.
Kreşe başlamamız, Ayşe teyzemizin ayrılması, akşamları kreşten alınması için beni beklemesi vs. şimdi birde emzik bırakmayı ekledik. Önceleri itiraz etti emziğin yırtık olmasına ama sonra aklının hep bir kenarında da olsa istemedi tekrar emziğini. Biraz huysuzluk yapıyor elbet, o kadarda olur diyoruz artık.

Bunca acı varken hiç yazmak gelmiyor bu aralar bana. Ama emzik bırakma önemli bir gelişmeydi bizim için.  

20 Ekim 2011 Perşembe

Söylenecek ne var ki....


Zaten birkaç gündür zorlanıyordum bir şeyler yazmakta. İznim bitti işe döndüm diye hayıflanıyordum kendi kendime.
Sonra dün sabah gerçek yüzüme çarptı tüm acımasızlığıyla. Neydi yani!!  Hayıflandığın şeye bak dedim sonra, bunca acı dururken düşündüklerimi hatırlayınca yerin dibine geçseydim keşke. Sözün bittiği yerdeyiz ülkece, ama hiçbirimizde ne yapacağımızı bilmeden. 

10 Ekim 2011 Pazartesi

Burcumuz İkizler

Buse 16 Haziran doğumlu, yani ikizler burcu. Bugüne kadar onun ikizler burcu özelliklerinin çoğunu taşıdığını fark etmiştim. Bebekliğinden beri gerçekten beş dakika arayla farklı kişiliklere bürünebilen bir çocuk oldu. Ama bugün sabah beni kopardı gerçekten.

Hani diyorum ya sabahları biraz zorlanıyoruz okula giderken. Bu sabah da yine uyanırken mızırdanmaya başladı, “anne bugün tatil mi?” okula mı gidicezzz? gibisinden sorularla.  Off dedim iki gün hafta sonundan sonra artık bugün böyle olacak diye geçirdim içimden sabrederek.
 “Vaktimiz varsa biraz televizyon izleyebilir miyim?” diye sordu.  “Tamam annecim vaktimiz var izleyebilirsin” dedim. Neyse biraz izledi falan filan, “artık çıkmamız lazım üzerimizi giyinelim mi?” diye sordum, gayet mutlu ve mızıklanmayan bir sesle ve hatta sevinç içinde külotlu çorabını giydi ve sınıfta kimlerin böyle çorap giydiğinden bahsetti. Sonra, kapıya geldik çantasını taktım vs, telefonumu içerde unutmuşum onu almaya gittim, kapının önünden bana bağırıyor, “anne hadi çabuk ooool geç kalıyoruz” J yani 5 dakika içinde nasıl bu kadar çabuk değişiyor bu çocuk ben anlamıyorum. Güleyim mi sevineyim mi bilemedim. Çünkü, arkadaş okula gideceğimiz beş dakika içerisinde de değişip okulun kapısında kıyameti koparabiliyor.  Bugün yapmadı ama her an yapabilir. Her sabah ayrı bir stres….

7 Ekim 2011 Cuma

Okul zamanları…


Bazen korkmuyor değilim ya okulu hiç sevmezse diye. Çünkü sabahları her gün mızırdanarak uyanıyor okula gideceğim diye. Sonra düzeliyor normal çıkıyoruz kapıdan, okulun kapısında koyuveriyor tekrar. Hemen kaçıyorum hani olayı daha da dramatize etmemek adına. Ama aklım hep onda kalıyor tabi.

Bütün okula başlama süreçleri böyle mi oluyor? Biliyorum her çocuk böyle değil ama çoğunda oluyor ve bir iki hafta içerisinde alışıyor. Bizimki ilk haftalarda ses çıkarmıyor sonradan başlıyor. Şimdi izinde olduğum için sorun değil sabah giderken ama haftaya işe döndüğümde daha erken gidecek okula bakalım nasıl olacak.

Okulla birlikte en çok kaygılandığım konu birincisi bu sabah bırakma işi, diğeri de yemek işiydi. Okulda tam anlamıyla yemeğini yediğini zannetmiyorum, ancak; akşam eve geldiğinde acıktığını söylüyor ve akşam yemeğini az ya da çok, istekle yiyor. Bu bile bir gelişme diye düşünüyorum.

4 Ekim 2011 Salı

Teyzemiz Gitti


Hastalıklardan, biran önce iyileştirmeye çalışmaktan bir türlü fırsat bulamadım yazmaya. Evet, artık yalnızız Ayşe teyzemiz gitti. O şimdi Erenin de Ayşe teyzesi olacak. Ama biz her zaman onu göreceğiz gidip geleceğiz. Şimdilik ben izinde olduğum için okula götürüp getiriyorum. İzin bittiğinde akşama altıya kadar kalacak. Tüm gün orada kalması değil de asıl derdimiz hastalıklar, okul tatillerinde ne yapacağız diye düşünüyorum.

İşte tamda burada Blogcu annenin dünkü yazısı aklıma geliyor. Anne dostu toplum platformu.

1.       “Anne Dostu Toplum”dan ne anlıyorsunuz? Birkaç cümle ile tanımlar mısınız?

Her alanda anne olmanın zor olmadığı bir toplum. Anne olduğumuz için utanmadığımız bir toplum.

2.       Türk toplumunun “Anne Dostu” bir toplum olduğunu düşünüyor musunuz?

Hayır. Türk toplumu sadece bebek sever bir toplum diyebiliriz.

3.       Toplumsal hayatta annelerin karşılaştığı en büyük üç zorluk sizce nedir?

En büyük zorluk, minicik yavrusunu bakıcısına bırakıp işe gitmek. Doğru dürüst yıllık izniniz vs yoksa ve ücretsiz izin alamayacak durumda iseniz hemen hemen 3 aylık bir bebeği bırakıp işe gitmek zorunda kaldığımız oluyor. Etrafımızdaki çokbilmişler. (Ben Marmaris’te, 40 derece ağustos sıcağında, Busenin üzerinde sadece bir atlet olduğu için çocuğu üşüteceğim ve bütün çocukluğunun hastalıklı geçeceği ile korkutulmuştum, bir teyze tarafından.) Bebeğime kendim bakacağım diyorsanız bu sefer işten ayrılıp maddi zorluk çekmek.

4.       “Anne Dostu İş Yeri” deyince aklınıza gelen ilk üç kriteri paylaşır mısınız?

En önemlisi kreş olanağı. Emzirme odaları. İzinlerin esneklikleri. Genelde iş yerlerimiz anne dostu değil, şanslı isek patronumuz, müdürümüz veya amirimiz anne dostu olabiliyor. Kişisel olarak anne dostları var yani.

5.       Çalışan annelerin yaşadığı en önemli üç sorun size göre nedir?

Çalışma saatleri en büyük problem. Birde çocukların hastalık zamanları büyük problemlerin başında geliyor. Çocuğu 40 derece ateş içindeyken hiçbir anneden verimli çalışmasının zaten beklenmemesi gerekir. Birde bırakacak yeri olmayan bizler gibiler işte en zorlandığım konu. Ama maalesef toplumuzda anneler çalışmaktan çok evde oturup çocuk doğurup bakmakla görevlendirilmişler.

6.       Elinize bir sihirli değnek verilse, iş ya da günlük hayatınızda yaşadığınız hangi sorunu/engeli değiştirmek isterdiniz?

Ücretli doğum izinlerinin arttırılması. Mümkünse çocuk bir yaşına gelene kadar çocuğumun başında kalmak isterim. Evden çalışabilmeyi çok isterdim. Tabi bir çocuğun okul vs masraflarını karşılayabilecek kadar parada kazanabilmeliyim.