25 Eylül 2011 Pazar
Dakka bir gol iki
Daha yeni bitirdik oh atlattık demeyecekmişiz demek ki. Dün
itibari ile yine yeniden ateşimiz 40’lara kadar geldi hafif bir öksürük
burnunda bir şey yok. Ayy bu kış biz ne yapacağız yaaw?
22 Eylül 2011 Perşembe
İlk Veli Toplantımız
Bu yıl başka bir hevesle başladım
bende okula. Geçen sene sadece oyun grubu olarak gittiğimiz için çok da dikkat
etmediğim konular şimdi biraz daha önem teşkil etmeye başladı.
Bugün de okula başlamak konulu
bir seminerimiz vardı. Tüm sınıfların velilerinin katılımı ile gerçekleştirilen
bir seminer. Çocuklardaki tedirginlikler, neler yapmalıyız neler yapmamalıyız
gibi konular üzerine bilgi edindik. Seminerin sonunda da sorularımız olup olmadığı
soruldu. İşte tamda burada benim kafamda soru işaretleri oluşmaya başladı.
Acaba bu her okulda mı böyle
yoksa özel kreşlerde mi bu şekilde oluyor?? Bazı velilerden çok ipe sapa gelmez
sorular veya istekler duyuyorum ve gerçekten kendi çocuğumla ilgili olarak
düşündüğümde ne anaokulundayken nede öğretim hayatının hiç bir safhasında önem
verebileceğim bir konu değil. Örnekse; neden kapıya galoş makinesi alınmadığı?!!
Yani, böyle bir şeyi konu etmek
hele ki bir anaokulunda gerçekten benim aklıma gelmez. Aklıma gelmeyeceği için
mi önemsemiyorum bilemiyorum. Kapının girişinde galoşlar temizleri ve kirlileriyle
birlikte duruyor. Gelen herkes bir çocuğun annesi babası olduğu için aynı
duyarlılıkla içeriye galoşsuz girmiyor. Bunda öte burada bir galoş makinesi
koymanın ne manası olabilir bilmiyorum. Eğilip giymemek için mi?
Bir başka mesele, hastalık
meselesi. Bir tanesi çocuğunun çok hastalandığını her ay nerde ise hasta
olduğunu ve bunun müsebbibi olarak okulu gördüğünü düşünüyor. Şimdi çocuğun ilk
defa okula başladığında hasta olunmayan bir kreş veya okul var mı? Varsa bende
kaç paraysa oraya göndereceğim kesinlikle. Geçen sene sadece 2 saat haftada 3
gün oyun grubuna gidiyor olmamıza rağmen her ay hastalandık. Hem de hepsinde 40
dereceye varan ateşimiz oldu. İlaç kullanma taraftarı olmadığımdan genellikle
antibiyotiksiz atlattık. Ancak 2 kere kullanmak zorunda kaldık. Şimdi bu konuda
şikâyet eden velimiz geçen sene 8 kere antibiyotik kullanmak zorunda kaldığını
belirtiyor. Tabii ki küçücük bir çocuğun 8 kere antibiyotik kullanması hiç hoş
değil. Ancak velilerin burada okuldan evvel öncelikle doktorlarını da sorgulamaları
gerekmez mi? Ben kan tahlili yaptırmadan, ya da bazı bariz belirtiler olmadan
antibiyotik kullanmamaya gayret gösterdim. Ancak hastalıkların okula başlayan
çocuklarda ilk iki sene boyunca sürekli olduğunu ve bu konuda endişe edilmemesi
gerektiği bir nevi bağışıklık sisteminin gelişmesiyle ilgili olduğunu vs vs.
okudum, duydum, doktorlara sordum. Benim gibi tüm anne babalarında aynı şekilde
sorguladıklarını da düşünüyorum, görüyorum. Peki, o zaman bu her şeyi okula
yükleme durumu ne. Para verdik canını çıkarırız durumu mu? Gerçekten anlayabilmiş
değilim.
Bir diğer meselede yemek
meselesi. Yemek yememişler, bazıları kilo kaybetmiş. Zaten zor yiyen bir
çocukmuş. Bundan sonra yemek saatlerinde gelip kontrol edeceklermiş. Bir bakıcı
mı yediriyormuş, yoksa öğretmeni mi? Şimdi bunu söyleyebilmek için gerçekten
bencil olmak gerekiyor. Benim çocuğum da yemek yemiyor. Zor yiyor. O zaman benimkine
de öğretmeni yedirsin. Diğerininkinde, hatta böylece tüm çocuklara tek tek
yedirsinler. Tüm günü yemek yiyerek kapatırlar herhalde. Ben kendim yediremiyorken
“öğretmeninden” bunu beklemek biraz haksızlık. Böyle bir şey söylerken biraz
düşünmek gerektiğini zannediyorum. Buradaki kişiler birer öğretmen hiç biri
bakıcı değil. Ha böyle bir ilgi istiyorsak o zaman okula göndermeyeceğiz, bakıcısıyla
evde oturacak. Ancak okula gönderiyorsak, okulda artık yavaş yavaş yemek yemesini
öğrenmesini bekleyeceğiz.
Ha bunların dışında tartışılması
gereken konular vardı örneğin. Geçen seneden bu yana 3 kere okul müdürü
değiştirildi. Öğretmenlerden bazıları gittiler, tam okul başlamadan önce,
sözleşmeleri fes edilmesi dolayısıyla. Bu tür devamlılık konuları çok çok daha
önemli gibi gözüküyor bana. Ancak bunları çok da fazla tartışamıyoruz.
Parasını verdim her şeyi de satın
aldım. Hasta da etmeyeceksin, yemeğini de yedireceksin düşüncesinde olan çok
insan olduğunu düşünüyorum. Özellikle ülkemizde bu oldukça fazla da bu benim
zamanımdan çalmalarına sebep olduğu zaman kızıyorum. Bu yüzdende düşünüyorum acaba devlet
okullarında da bu tür sorularla gelebiliyor mu veliler?
Bunun birde şöyle bir başka tarafı
da insanın kendini ister istemez kötü hissediyor olması. Acaba ben kötü bir annemiyim
ki de ben bunları düşünemiyorum acaba diye de insan aklından geçiriyor bazen.
19 Eylül 2011 Pazartesi
İlk Gün
Evet, bugün tam anlamıyla okul açıldı diyebilirim. Geçen haftaki
uyum haftasından sonra bu hafta sabah 9 da başlayan okulumuz akşam 4.30’da sona
erdi.
Ben bugün izin almıştım kendim götürmek için kuzumu. Kapıdan
bıraktım ve çıktım. Bu kadar. Sonra evde bir süre odasına baktım. Yalnız kaldığımız
falan hissettim. Hiçbirinin önemi yoktu. O orada eğlensin sıkılmadan vakit
geçirsin gerisi benim için önemli değil. Merakla akşamı bekledim tüm gün. Ne yedi,
daha doğrusu yedi mi? Uyudu mu? Ara ara okulun önünde tur atsam da bir şey göremedim.
Kendimi de fazla göstermek istemediğimden çokça gidemedim. Saat 4’de
babası da ilk günü karşılamak için geldi ve ikimizde Buse’yi almaya gittik. Çorbasını
içmiş, pilavından yememiş. Ayran içmişler. Uyku uyumamışlar öğrendik. Tabi
bizimki uyku uyumadığı için biraz sersemlemişti geldiğinde. Hemen yemeğini
yedirdim. Bir banyo ve zaten kitap okurken kendisi bayıldı minik kuzum. İlk günümüzü böyle geçirdik. Bakalım yarın
nasıl gidecekler. Yarın Ayşe teyzesiyle
gidecek. Akşamda o alacak.
Merak ettiğim çok şey var. Mesela bizim şu emzik meselemiz. Bugün
sınıfta bir kere istemiş. Hatice öğretmenimiz vermiş. Biraz sakinleşmiş onunla.
Uyku olayını nasıl düzene sokacaklar onu da merak ediyorum. Bugün uyumamışlar
ama yarın ne olacak bakalım.
Bir ton soruyla yeni bir döneme merhaba….
15 Eylül 2011 Perşembe
Çok erken değil mi daha?
Dakika bir gol bir diyelim. Okula
başladık ikinci gününde hastayız. Hayırlı uğurlu olsun. Tam alışacağız, zart
zurt ayağındayken iki gün okula gidemedik. Ne olacak bu halimiz bakalım. Şimdi
Ayşe teyzemiz var bakıyor. Ya sonra ??!! Off hastalıktan çok bunlar korkutuyor
gözümü. Yani zaten ruhum daralmalardayken birde üstüne 39 derecelere varan
ateşle birlikte sümük, öksürük vs de eklenince, değmeğin keyfime L.
Bu hastalıklar esnasında
anladığım bir şey var ki, gerçekten annelere bir ayrı güç verilmiş. Bütün gece
saat başı kalkıp ateşini ölçüp, arkasından yastığını düzeltip kendisini kontrol ediyorum ama sabah işe gitmek için
her zamankinden daha dinç uyanabiliyorum. Normal değil yani. Babaların durumuna
bakıyorum. Tamam o da endişeleniyor, yanıyor çocuk vs falan diyor. Ama benim
gibi zıp zıp çocuğun peşinden koşamıyor.
Ancak yattığı yerden.
Şimdi okulla ilgilenmemiz
gerekirken hastalıktan müzdaribiz. Yarına daha iyi olacağına inancım yüksek.
Genellikle 2-3 gün yüksek ateşli geçiriyor Buse hastalıkları. İlaç kullanmama
konusunda da; gerekli görmediğim
zamanlarda vermiyorum. Şu an itibari ile ateşi var biraz öksürük ve burun
akıntısı. Ateşi onu çok rahatsız etmediği sürece ateş düşürücüde vermiyoruz.
Bol miktarda çorba, ıhlamur, ballı limon şeklinde idare etmeye çalışıyoruz.
Kendisinin keyfi yerinde oturtmak biraz zor oluyor sadece. Kızım hastasın bak
dinlenmen lazım vs ile ancak iki dakika yatırabiliyoruz. Sonra hoop gene havada
arkadaş.
Bu seneki gidişat hakkında bir
ipucu mu bu bilemiyorum. Geçen yıl da bol hastalıklıydık, ama dedim ya hep Ayşe
teyze vardı. Bakalım neler yaşayacağız.
12 Eylül 2011 Pazartesi
Yeni bir dönem mi başlıyor?
Bugün okulumuz başladı. Yani tam başladı diyemeyiz geçen
sene gittiği gibi iki saatlik bir oryantasyon haftasına başladık. Ama
önümüzdeki hafta sabah kahvaltısını da orda yapacak. Artık tüm gününü okulda
geçirecek. Ekimin ortasına kadar Ayşe Teyzesi veya ben saat 16:30 da gidip
alacağız. Sonrasında ise 1,5 saat daha etüde kalması gerekecek.
Yeni dönem işte böyle başlıyor. Hepimiz için biraz zor
olacak. Benim için zaten zor. Ayşe teyzemizde artık gelmeyecek. 2 saat için
kendimize bağlayamadık tabi. Tüm gün çalışmak istiyor doğal olarak. Benimde onu
tüm gün tutmaya ikna edebilecek kadar para vermem mümkün değil. Yani Ayşe
teyzemiz gittikten sonra hayatımızın nasıl olacağını bilmiyorum. Aslında canım
sıkkın bu yüzden. Hastalık var tatil var vs var. Düşünmek istemiyorum şimdiden
bunları ama düşünmesem de başıma gelecek şeyler. Ruhum daralık yani bugün.
Buse okula alışacak mı diye düşünemedim bile henüz sırf
bunları düşünmekten.
9 Eylül 2011 Cuma
Okul Başlıyor...
Pazartesi günü yeni bir döneme başlıyoruz. Artık Ayşe
teyzemiz maalesef olamayacak, Buse okula başlayacağından dolayı. Hepimiz için
yeni bir dönem. Benim için Buse için Ayşe için. Bakalım ne kadar üstesinden
gelebileceğiz.
Geçen yıl günde 2 saatlik oyun grubuna gidiyorduk. Ama artık
bu sene tam anlamıyla okullu olacağız.Bundan böyle birde okul maceralarımızı da ekleyeceğim bloğa. Bakalım neler göreceğiz.
Bütün herkesin yeni yılı mutlu geçer inşallah.
8 Eylül 2011 Perşembe
BATIRIK
Bugün akşama, Batırık yapmayı
düşünüyorum. Daha önce yapılışını gördüm ama kendim ilk defa deneyeceğim
bakalım nasıl olacak. Burkay’ın ailesi bunu ne zaman bir araya gelseler
yaparlar ve bizimkide pek bir bayılır. Batırık da batırık diye bende bir deneyeyim
diyorum. Tarif buyurun
Etiketler:
batırık,
çalışan annenin tarifleri,
pratik tarifler,
Tarifler
7 Eylül 2011 Çarşamba
Kolay Bir Tatlı
Dün dedim ya biraz tariflere dalalım diye. Bugün aklımda kaç zamandır yazacağım bir tatlı tarifi vardı. Çok kolay ve lezzetli bir şey. Benim kız bile çikolata diye yiyor.
Mini top kekler
Malzemeler:
1 tane kakaolu pastaban (hazır pandispanya) (ben bir dahaki sefere kendim yapmayı düşünüyorum bunu)
1 kalıp bitter çikolata
1 küçük kutu krema
1 ceviz veya fındık veya antep fıstığı
Hazırlanışı:
Kremayı ocakta ısıtıyoruz, kaynadıktan sonra ocaktan alıp çikolatayı kırarak içine ilave ediyoruz ve karıştırmak suretiyle iyice eritiyoruz. Parlak bir çikolatalı krema elde etmiş oluyoruz. Başka bir kapta pastabanı un ufak ediyoruz. Üzerine kremayı ve ceviz/fındık/antep fıstığı (evde hangisi varsa) koyup bunları karıştırıyoruz. Bir saat kadar buzdolabında beklettikten sonra, elimizle minik toplar yapıp, üzerini hindistan cevizi , süsleme şeker vs ile süslüyoruz.
Afiyet olsun
Etiketler:
çalışan annenin tarifleri,
minik topkekler,
pratik tarifler,
Tarifler
6 Eylül 2011 Salı
Menüler
Aslında bu bloğu yazmaya başladığımda istediğim yemek maceralarımı da paylaşmaktı. Tabi o zamanlar çoluk çocuk yoktu. Ama üşengeçliğim ve bu işe nasıl başlayacağımı bir türlü bilememem dolayısı ile yapamadım. Sonrada Buse çıkıp gelince hayatıma, her ikisini harmanlamak istedim. Zaten her annenin her gün yaptığı gibi. Ama şöyle bir bakıyorumda yemeklerden, tariflerden hiiç bahsetmiyorum kaç zamandır.
İlk çıkış noktamsa şöyle olmuştu. Her gün ne yemek yapacağımı düşünmekten (yapmaktan değil kesinlikle) çok sıkılmıştım. Yapmasından çok düşünmesi beni sıkıyordu. Çünkü gerçekten seviyorum mutfak işini. Dedim ki herkes aynı şeyi yaşıyordur mutlaka. Bunu paylaşalım, böylece çeşitli alternatifler yaratabilelim.
Bundan böyle artık gün aşırıda olsa bir akşamlık menüleri oluşturmak istiyorum, en azından.
Bugün akşam yemeğinde düşündüğüm yemek şöyle
- Tavuk paçası (Hünerli eller sitesinden almıştım bu tarifi kendime göre biraz değiştirdim )
- Kırmızı pancar salatası
Buse’ye gelince, bunlardan tavuğu yedirmek için ben kendisini sofraya çağıracağım ama muhtemelen, ben tokum, ben yemiyorum gibi çeşitli itirazlarda bulunacak. Ama ertesi gün kalanları Ayşe teyzesiyle yiyecek. Tüm derdi benimle. :)
İlk çıkış noktamsa şöyle olmuştu. Her gün ne yemek yapacağımı düşünmekten (yapmaktan değil kesinlikle) çok sıkılmıştım. Yapmasından çok düşünmesi beni sıkıyordu. Çünkü gerçekten seviyorum mutfak işini. Dedim ki herkes aynı şeyi yaşıyordur mutlaka. Bunu paylaşalım, böylece çeşitli alternatifler yaratabilelim.
Bundan böyle artık gün aşırıda olsa bir akşamlık menüleri oluşturmak istiyorum, en azından.
Bugün akşam yemeğinde düşündüğüm yemek şöyle
- Tavuk paçası (Hünerli eller sitesinden almıştım bu tarifi kendime göre biraz değiştirdim )
- Kırmızı pancar salatası
Buse’ye gelince, bunlardan tavuğu yedirmek için ben kendisini sofraya çağıracağım ama muhtemelen, ben tokum, ben yemiyorum gibi çeşitli itirazlarda bulunacak. Ama ertesi gün kalanları Ayşe teyzesiyle yiyecek. Tüm derdi benimle. :)
5 Eylül 2011 Pazartesi
Döndük kükçü dükkanına
Dokuz gün tatilden sonra döndük tekrar kürkçü dükkanına. Bu kadar uzun tatillerden sonra sabah işe gitmek zor olacak diye düşünmüştüm. Fark etmediğim bir şey varmış ki, asıl zor olan Buse içinmiş, ikimizin birden evden gitmesiymiş, o kadar gün boyunca dip dibe durduktan sonra.
Kuzumu sabah sabah resmen zorla kopardım, ağlaya zırlaya gönderdi beni. Sonra aradım biraz çizgi film izlerken durulmuştu. Kendi halimi anlatmama gerek yok zaten.
Bol akraba ziyaretli bir tatilden sonra evimize geldik. Yeme sorunumuz bu arada çok fazla olmadı. Kendisiyle bu konuda hiç ilgilenmemeye çalıştım. Yemek buldukça ve etraf kalabalık oldukça sorunsuz yedi.
Eve geldiğimizde sorun çıkarmak istedi ama onu da yarış yapıyoruz vs kandırdık atlattık. Bakalım şimdi tekrardan başlıyoruz. Birde okul macerasına başlayacağız ki haftaya, hep beraber göreceğiz neler yaşanacak neler olacak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)